Dr. Gülay Ertürk
Active Veteriner Sağlık Merkezi,Ankara
( Yayınlanan yazıların telif hakkı Dr.Gülay Ertürk'e aittir. Kaynak gösterilerek paylaşılabilir..)
Köpeklerde, kanser konusunda bilmek istediğiniz herşey...
KÖPEKLERDE KANSER BELİRLEME YÖNTEMLERİ VE
KLİNİK SAFHALARI
Kanser hastalığında tedavinin başarısı, erken tanıya bağlıdır.Tüm
kanser türleri, vücut yüzeyinde tümör kitlesi şeklinde bulunmazlar. Kitlesel olanlarda
, erken fark edilme ve
değişikliklerin muayene ile
tespit edilebilme kolaylığı vardır.
Kötü huylu tümörlerin
birçoğunda , organlarda , tümörün
lokalizasyonuna bağlı olarak semptomlar
görülür. Bu semptomlar:Gastrointestinal kanamalar, tıkanmalar,
ishal-kusma (genellikle mide, ince-kalın bağırsak ve kolon kanserlerinde),
nöbetler ve koordinasyon bozukluğu ile kendini gösteren nörolojik
semptomlar(genellikle beyin ve spinal kord tümörlerinde ), hematüri (genellikle
böbrek ve sidik kesesi tümörlerinde ), Cushing hastalığı, hipoglisemi benzeri
endokrinolojik bozukluklar (genellikle pankeatik , hepatik tümörler gibi hormon
üreten tümörlerde )şeklindedir.
Bazı kanserler, nonspesifik semptomlara neden olurlar. Bunların
,vücudun neresinden geliştiğini belirlemek güçtür. Bu semptomlar paraneoplastik
bozukluk olarak adlandırılır. Genelde, hastanın enerji metabolizmasındaki
değişikliğe neden olan tümörler, paraneoplastik bozukluk yaparlar.Bu etkiler,
tümörün lokalize olduğu yerden uzakta da görülebilir. Paraneoplastik bozukluk
semptomları:Kilo kaybı, vücut ısısında
düşme,kas zayıflığı, nöbetler, letarji, iştah kaybı, ishal, deride kepeklenme,
tüy dökümü, artrit gibi genel semptomlardır. Bekle ve gör metodu ile tanıya
varmak bu tür kanserler için uygun değildir. Tanı koymak için yeterince
büyümesi beklendiğinde ilerlemiş safhaya varılmış olabilir. Bu durumda tedaviye
yanıt iyi gelişmeyebilir. Laboratuar
testleri ve radyolojik muayene gibi özel
diyagnostik teknikler erken teşhise olanak tanır.Tedavi başarısı ve uzun
dönemli prognozu daha olumlu sağlar .
DİYAGNOSTİK GÖRÜNTÜLEME
Veteriner Onkoloji’de kullanılan, en genel diyagnostik görüntüleme
aracı X-ray’dir. Radyografi, birçok durumda,
tümör kitlesini ve değişikliklerini belirlemeye yeterlidir. Pozisyon,
boyut, şekil, kemik yoğunluğu, doku yumuşaklığı gibi değişiklikler
,organdaki kanser büyüklüğünü
ortaya koymayı sağlar. İnsan hekimliğinde ,akciğer metastazını belirlemekte
kullanılan Radyografi, Tomografi ile
görüntüleme ile eşit derecede etkilidir.
CT (Computed Tomografi) görüntüleme ekipmanı, Veteriner Tıbbında
kullanılmaya fazlaca elverişli değildir. Üniversite hayvan hastanelerinde
bulunabilir. CT , kesit kesit üç boyutlu görüntü sağlar.Diğer dokuların
arasında saklı kalmış bölgelerin görüntülenerek
muayenesi ve olası
değişikliklerin saptanması ,bu sayede mümkün kılınır. Özellikle beyin
tümörleri ve M.S.S tümörlerinde CT
görüntüleme son derece değerlidir.
Manyetik Rezonans ile görüntüleme(MRI), Tomografi’ye benzer. MRI da Veteriner
Tıbbında sınırlı kullanılır. MRI da
kullanılan radyasyon kaynağı CT den farklıdır. MRI’nın kullandığı manyetik alan
ve radyofrekans dalgaları, iyonlaşma
radyasyonuna ihtiyaç duymaksızın vücudun görüntülenmesini sağlar. MRI diğer görütüleme
tekniklerinden bazı avantajlar sağlar.Yumuşak
doku tümörlerinde, farklı yumuşak doku tipleri
arasındaki kontrası belirlemeye olanak tanır. Kan damarlarını belirlemek
için, enjektabıl kontras madde kullanımını gerektirmez. Kan akışını direkt olarak
belirler. Ancak, MRI’nın da CT ve X-ray
ile karşılaştırılınca bazı dezavantajları vardır. Sıklıkla kanser
işareti olan küçük kalsiyum depolarını belirlemeye yetersizdir. MRI’dan görüntü
almak için uzun süre hareketsiz kalma gerekliliği ise dezavantajdır.
Birçok Veteriner Kliniğinde
düzenli olarak ultrason kullanılır. Ultrason emin bir yöntemdir. Sert
organların görüntülenmesi için noninvaziv
metottur.Biyopsi için İğne ile aspirat
alınımında ultrason kullanılabilir.
Ultrasonun dezavantajı muayene için
tüylerin traş edilmesidir. Bir diğer olumsuzluk ise, olası artifaktlar ile
lezyonların ayrımıdır.
Positron Yayma Tomografisi (PET) ile görüntüleme köpek muayenesinde
son zamanlarda diyagnostik değer açısından kullanılır. Bu görüntüleme tekniği,
kısa ömürlü positron yayılım radyonükleidlerin oranları üzerine kuruludur.
Hücresel metabolitlere hizmet eder. Bu metabolitler intravenöz olarak köpeğe
enjekte edilir, kısa süreli tümör için konsantrasyon sağlayarak ışıkla
aydınlanır. Erken araştırmalarda bu görüntüleme stratejisi diğer teknikler ile
kıyaslanınca bazı faydalar sağlar.
Metastazın erken lokalizasyonunu başarıyla ortaya çıkarır.
TÜMÖR MARKIRLARI
Kanser hücreleri sıklıkla,
normal hücreler tarafından üretilmeyen moleküller üretirler. Bu moleküller
normal hücre yüzeyinde bulunmazlar. Vücut içinde bu moleküllerin belirlenmesi
sıklıkla kanserin varlığını belirtir. Bu nedenle bu moleküllere kanser
markırları denir. Aşağıdaki markırlar bazı köpek kanserleriyle beraber tanımlanmıştır.
Der i Kanseri:
.Ki67
Meme Kanseri:
.c-kit proto-oncogene
.MAb 1A10(mammary cancer
antibody)
.MAb SB2(mammary cancer
antibody)
.Type IX collagen
Lenfoma
.AgNOR
.Plasma thymidine kinase
.CCI-103F(nitroimidazole hypoxia marker)
.CD3 (T-cell lymphoma antibody)
.CD79a (B-cell lymphoma antibody)
Orofarengeal Kanser(Ağız Kanseri)
.BrdU labeling index
Pankreatik Kanser
.Chromogranin A plasma concentration
Sidik Kesesi Kanseri
.fibroblast büyüme faktörü
idrar konsantrasyonu
Diğer Solid Tümörler
.CCI-103F(nitromidazole hypoxia marker)
Kötü huylu tümörlerin tanı ve belirlenmesine ek olarak, tümör
markırları prognoz, aşama, izleme bilgisini de sağlarlar. Bazı markırlar,
kanserin invazivliğinin derecesini gösterirler. Bazı markırlar hastalığın ne
kadar yayıldığını, bazıları ise izlenen tedavinin tekrarının gerekliliğini ve/veya tedavi etkisinin
belirlenmesini sağlarlar.
KANSER AŞAMALARI
Kanserin tespit edildikten sonraki aşaması, hastalığın vücut içindeki
yayılma durumunun saptanmasına ilişkin klinik uygulamalardır. Bu prosedür,
hastalığın prognozu açısından, aşamasının saptanması ve yaşam kalitesinin arttırılması ve/veya
hastalığın üstesinden gelinebilmesi için tedavi rotasının seçilmesini sağlar.
Her bir kanser formu için, Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği klinik
aşama sistemleri standarttır. Solid tümörler için, genellikle 3 kategori
vardır. T; tümörün büyüklüğü, N;lenf nodül bölgesine invazyonu, M;uzak
metastazların varlığı veya yokluğunu tanımlar.Bu kategorilerden çıkacak
sonuçlara göre, hastalıkta klinik aşamalar 4 grupta değerlendirilir. İlk 3
aşama hastalıkta lokal durumu ,bölgesel
yayılmayı, bölgesel yayılmada yoğunluk derecesini belirler. IV.
Aşama ise, ilk 3 aşamayı ve uzak
bölgelere metastazı kapsar. Genellikle ilerlemiş aşamalarda prognoz daha az iyileştirilebilir
hale gelir. Ayrıca ilerlemiş aşamada, erken tedavinin hücum şeklinin
kullanılması için indikatör kullanılır. Bu tedavide üstünlüğü sağlar.
KÖPEKLERİN YAYGIN KANSERLERİ
DERİ KANSERİ
Köpeklerde görülen total kanserlerin %58’ini oluşturan meme ve
deri kanserleri ,köpeklerde en çok görülen
kanserlerdir.Köpeklerdeki en yaygın deri neoplasması , mastositoma (mast hücre
tümörü)dır. Tüm deri tümörlerinin %20’si mastositomadır. Mast hücreler bağ doku
hücreleridir. Bir antikoagulan olan heparin
sekresyonu ve kan damarlarının geçirgenliğini kontrol ederek ödemden
sorumlu ve yangıda
etkili olan histamin sekresyonu yaparlar. Mastositomalar sıklıkla;Boxer’larda, Boston
Terrier’lerde, Labrador Retriever’larda görülür. Bu tümörler her iki cinsiyette
de eşit sıklıkla görülebilir.
Ortalama Görülme Yaşı:
Mastositomlar genellikle orta yaşlı ve yaşlılarda görülür.
Nedenleri:Kanser hücrelerinde
mast hücrelerinden orijin alan kromozomal ve proto-onkojenik
anormallikler keşfedilmiştir. Mast hücrelerinin aktifliği alerjik
reaksiyonlarla beraber değerlendirilir. Çünkü, mast hücresine bağlı özel
alerjene karşı antikor üretilir. Bu biyolojik reaktif ajanları serbest bırakır.
Mast hücrelerinin kronik aktifliği genetiktir. Kalıtımsal ve çevresel faktörler
bu hücrelerin kanser durumuna değişimine önderlik edebilirler.
Semptomlar:Mast hücre tümörleri derinin herhangi bir yerinde
görülebilir, ancak sıklıkla vücudun arka yarımında, erkeklerde scrotumda ve özellikle bacaklarda görülürler.
Mastositomaların predominant olarak iki formu vardır. Daha genel olan tipi;
çabuk büyüme, ülseratif kitle, tekli ya da çoklu nodüler tümör özelliği
gösterirler. Tümör yapı olarak sert-sıkıdır. Beyazdır. Ülseratif yapı gösterenler mavimsi mor
olurlar. Bu kan damarlarının yıkımlanmasının sonucudur.2. tipte büyüme
yavaştır. Ülserasyon göstermez.Sarımsı renktedir. Yumuşak ve gevşek yapıdadır.
Tanı:Kinik tanı lezyonun biyopsisi ile konur.Ülseratif lezyonlarda,
ülserli yüzey lama sürülerek mikroskop altında incelenir. Hücre tiplerinin
analizi ile hızlı biyosi sonucuna varılabilir.
Tedavi: Cerrahi
tedavi,metastazı engellemek için,
tümörün çevresindeki dokuların ve bölgesel lenf nodülünün radikal
eksizyonunu kapsar. Bunu radyasyon
tedavisi izler. Tümörün lokal nüksüne
karşı, kontrol sağlar. Opere edilemeyen tümörler radyasyon ve kemoterapi ile
tedavi edilebilir. Opere edilemeyen tümörlerin kısmi operasyonunu takiben deiyonize su enjeksiyonu uygulanır.
Bu uygulama ile tümörün nüksü engellenmeye çalışılır.Bu enjeksiyonlar 10-21 gün
ara ile tekrarlanır. Prednison gibi kortikosteroidlerin kullanımı,özellikle
mast hücre tümörlerinde olduğu gibi geniş yayılımlı , opere edilemeyen
tümörlerin kontrol altına alınımında yardımcı olur.
Prognoz:51 haftalık diferensiye tümörlerin cerrahi müdehalesi, 18
haftalık az diferensiye olmuş mast hücre tümörleri ile kıyaslanınca, tam
yapılamamış cerrahi eksizyonu izleyen radyasyon tedavisinden yaklaşık %77
başarı sağlanır. Köpekler tedaviden sonra 2 yıl daha yaşarlar.
Ekstremitelerdeki mast hücre tümörlerinin
radyasyon tedavisine yanıtı,
gövdeyi saran tümörlere göre daha iyidir. Tümöre bağlı ölümler;bölgesel lenflere
metastaz, dalak karaciğer akciğer ve kalp gibi organlarda fonksiyon bozukluğu sebepleriyle
olur.
Önlem: Mastositomaların
önlenmesi , diğer genel neoplazmalara benzer. Genetik defektler hastalığa
dispozisyon yaratır. Mast hücrelerindeki
kalıtımsal genetik defektler, mastositomaya yol açar. Allerjenler,
anormal mast hücre üretimini stimüle edebilir. Allerjenlerden kaçınmak tümör
oluşumunu azaltır.
MEME TÜMÖRLERİ
Dişi köpeklerde, meme tümörlerinin insidansı diğer tümörlerden daha
yüksektir. Bu tümörlerin % 20- 40 ‘ı maligniteye doğru değişim gösterir. Erkek
köpeklerde de meme kanseri gelişebilir. Ancak bu dişilerde görülenin sadece
%1’i oranındadır.
Ortalama Görülme Yaşı:Kanserojen lezyonlar, en fazla sıklıkla 6-10 yaş
arasında, seyrek olarak da 2 yaş ve öncesinde görülür.
Nedenleri: Köpeklerde tanımlanan meme tümörlerinde , tümör baskılayıcı
genlerin inaktifliği ve onkojenitesinin aktivasyonunun mutasyonu sözkonusudur.
Bu hastalığın indirekt gelişiminde ise,
östrus siklusundaki hormonların rol oynadığının güçlü kanıtları vardır.
Semptomlar: Kötü huylu tümörler tek bir şişlik, kitle ya da doku
içindeki çoklu şişlikler şeklinde meme bezlerinde görülürler.İyi huylu
tümörlerle karşılaştırıldığında kötü huylu tümörler daha hızlı ve düzensiz büyürler. Deriye yapışıktırlar veya deri altı dokuya
bağlıdırlar. Ülserasyonlar görülebilir.Kötü huylu tümörler laktasyondaki dişilerde mastitisle eş zamanlı
olarak görülebilir. B u durumda antibiyotik tedavisi sonucu mastitis
çözüldüğünde gözle görünür hale gelirler. Yangısel karsinoma meme kanserinin
aşırı agresiv formudur. Görünümde
mastitise benzer fakat bu semptomlar laktasyonda olmayan dişilerde görüldüğünde
şüphe ile karşılanmalıdır. Bu kanser, ya
kitle ya da meme bezlerinde zincirler şeklinde olabilir. Etkilenmiş olanlar,
kırmızı, şişkin ve dokunulduğunda sıcaktır. Dokunmak köpeği rahatsız edicidir.
Diyagnoz: Memedeki iyi huylu ve
kötü huylu tümörler arasındaki farkı ayırtetmek için tek başına fiziksel
muayene yeterli değildir. İnce uçlu bir iğne ile aspirasyon biyopsisi ,meme
tümörü içindeki kanser hücrelerinin varlığını belirlemede kullanılır.
Aspirasyon biyopsi sonucunun negatif
olması her zaman yeterli değildir, malign kitlenin kesin diyagnozu için tümörün tamamının rezeksiyonu gerekebilir.Ayrıca,
iyi huylu tümörler, böyle bir işlemle malign lezyona doğru ilerleme
gösterebilirler.
Tedavi:Erken safhadaki meme kanserlerinde, köpek operasyon stresine
tahammül edebilecekse , ilk tedavi seçeneği operasyondur. Bu amaçla, radikal
bir cerrahi işlemle, etkilenmiş , tüm meme zinciri ve regional lenf yumruları alınır. Genellikle
superfisial - inguinal nodül kasıkta
lokalize olur. Yapışık meme zincirinden metastaz yapmış hücrelerin sığındığı
nodül olduğu için, bu nodül yüksek
riskli kabul edilir. Bu şekilde cerrahi müdehale %100 tedavi sağlar.
Kısırlaştırılan köpekta, 2. Meme loplarını almak yeni iyi huylu tümör gelişimi
önlemek için gereklidir. Kısırlaştırma,
yeni oluşan tümörlerin belirtilmesini , ortaya çıkarılmasını sağlar. Hatta,
kısırlaştırma operasyonu sonrası meme dokusunda atrofi olur.İlerlemiş meme
kanserlerinde, metastaz yerlerinde ya da tümörün alttaki dokuya yapışık olduğu yerlerde cerrahi tedavi
yapılamadığında bile lokal olarak tümör yükünü azaltmak ve yaşam kalitesini
iyileştirmek için palyatif tedaviler uygulanabilir.
Ameliyat edilemeyen meme kanserlerinde lokal kontrolü sağlamak amaçlı
radyasyon tedavisi uygulanabilir. Kemoterapötik ilaçların kullanımı bazı izole
vakalarda hastalığın kısmi ya da tam gerilemesini sağlayabilir.
Çalışmalar sistemik kemoterapötik ajanlardan Tamoxifen’in , köpeklerin
ilerlemiş meme kanserlerinde ölçülemez terapötik kazanımlar sağladığını
göstermiştir.Öte yandan, Adriamycin, hem tek başına hem de diğer ilaçlarla
kombine kullanıldığında şirurjiyi izleyen dönemde köpekte kanserin tekrarlama
riskini azaltır.
Prognoz:Meme tümörü tespit edildiğinde, kanserli köpeklerin %50-70
oranında bir kısmında metastaz uzak bölgelere yayılmış bir aşamadadır. Cerrahi
işleme rağmen, meme kanserli köpeklerin %40-60’ında ilk iki
yıl içinde tümör bağlantılı ölüm görülür.
Önlem:Kötü huylu tümörler, dişilik üreme hormonu olan progesterona
bağlı değilse de, dişilerin 2 yaşından önce kısırlaştırılmaları hem iyi hem de
kötü huylu tümörlerin gelişim riskini azaltır. Bu azalmış risk zamanından
sonraki kısırlaştırma ameliyatı iyi huylu tümörler için uygun olabilir ama kötü
huylu tümörleri önleme açısından avantaj sağlamaz. Bu sonuçlar gösterir ki,
hormonlar meme hücreleri üzerine direkt mutajenik etki yapmaz. Bu hormonlar
daha çok, hücresel büyümeyi yükseltir. Çok
sayıda hücre artışı , malignant
transformasyon açısından şüphelidir. Erken kısırlaştırma, malignant lezyonların
ortaya çıkışını azaltır, çünkü bu işlem, hormon kaynağını kaldırarak bazı meme
hücrelerinin (çevresel karsinojenler tarafından malignant transformasyon ve
mutasyon için yüksek risk taşıyan)gelişim kontrolünü yitirip bölünmesini engeller. Köpek meme tümörü için
çok sayıda spesifik onkojenin etkisi tanımlanmıştır. Gebelik ve laktasyonun
meme kanseri riski oluşturmaması ilginçtir. Yine de dişi köpekler için meme
kanseri az bir riske sahip oldukları hayatlarının erken yaşlarında bile vardır.
LENFOMA (LENFOSARKOMA)
Kemik iliğinden köken alan hücrelerin bazıları olgunlaşır ve hücresel
immun reaksiyonlar içinde lenfositler olarak adlandırılırlar. Lenfositler,
transformasyona uğrarken kanser hücreleri oluşur ve bunlar kemik iliğine
saldırıp, lenfasitik lökemiye neden olurlar. Ya da lenf nodülü, timus, dalak
gibi, lenfatik sistem organlarına saldırırlar. Organlar içinde sert yapılı
tümörler şeklinde lenfoma veya
lenfosarkoma olarak tanımlanırlar.
Lenfomalar, T lenfositlerden köken alabilirler. Lenfositler, timus bezi
tarafından üretilirler. İmmunolojik olarak fagositoz ve hipersensitivitede
etkilidirler. Ya da B lenfositlerden köken alabilirler. B lenfositler, timusdan
bağımsızdırlar. Antikor üretiminde ve dolaşımda rol alırlar. Lenfositik
kanserler, köpeklerdeki en çok görülen 3. Sıradaki kanser tipidir. Bu çeşit
kanserlerin farklı bir tipi olan lenfoma en genelidir. Her 100.000 köpeğin en
az 24’ünde görülür. Tüm tümörlerin, %5-7’si lenfomadır. Tüm ırklarda görülürse
de, Boxer, Doberman, Golden Retriever ve Scotish Terrier’lerde insidans daha yüksektir. Lenfoma’da cinsiyete
ilişkin bir kanıt yoktur. Ama dişilerde görülen lenfoma, erkeklere göre yaşam
süresi açısından daha uzundur.
Ortalama Görülme Yaşı:Her yaşta görülür. Ancak sıklıkla 5 yaş ve
üstünde görülür.
Nedenleri:Lenfotik hücrelerden köken alan malignite hayvanları çoğunda
viral kökenli görülmüştür. Buna rağmen bu hastalıkta olan köpekte virus
tanımlanamamıştır. Ancak son bulgular immun yetmezlik bozukluğu ile seyreden
köpeklerin lenf nodüllerindeki virusun, felin leukemia ile benzer olduğu rapor
edilmiştir. Bir başka raporda
araştırmalar, lenfomalı köpeklerin hücrelerinde varolan tümör baskılayıcı
protein kodlayan genin herediter anormalliğini tanımlamışlardır.
Tüm bu bulgular ışığında, lenfatik hücrelerdeki başkalaşım için,
genetik defektlerin lenfoid dokuda gerekliliği ve buna bağlı olduğu konusunda
şüphelenilmektedir. Radyasyon etkisi, immunbaskılayıcı ajanlar , immun sistem
anomalilikleri, köpeklerde çevresel karsinojenlere adaydırlar.
Semptomlar:
Köpeklerde gelişen lenfomanın
4 formu vardır. Lenfomanın tüm semptomlarında genel semptomlar vardır.
Bunlar;ateş, kilo kaybı, iştahsızlıkdır. Spesifik semptomlar köpekte gelişen
forma bağlı olarak gelişir.
1-Multisentrik Lenfoma:Lenfatik organlara ve lenf nodüllerine geniş
yayılım ile seyreden ağır formdur. Boyundaki
servikal nodüllerde ağrısız büyümeler gözlenir. Ön bacaktaki aksiler
nodüller ve kasıktaki inguinal nodüller de genişleme gözlenir. Normal olmayan
büyüklük derecesindeki bu nodüller, golf topu hatta beyzbol topu büyüklüğüne
kadar erişirler. Bir gecede o hale gelebilirler. Tonsil büyümesi yutmayı
engelleyebilir. Tümörün, lenfatik drenajı tıkamasıyla yüz ve bacaklarda sıvı
şişliği olabilir. Dalak sıklıkla büyümüştür.
2-Alimenter Lenfoma:Sindirim bölümünde olur. Tümör büyümesi tıkanmaya
yol açıp, kusma ve ishal semptomlarına neden olabilir. Bu semptomlar hastalığın
erken dönemlerinde kesik kesik aralıklı görülebilir, ve hastalıkla beraber
şiddetlenip ilerler. Bu köpekler genellikle çok zayıflarlar,çünkü sindirim
sırasında besinler ve proteinlerin emilimi olmaz.
3-Mediastinal Lenfoma:Göğüs kafesi merkezindeki gelişimine genellikle
timus bezi de eşlik eder. Köpeklerdeki lenfomada bu form daha nadirdir. Bu form
lenfoma, kolay yorgunluk, solunuma ilişkin semptomlar, zor nefes gibi
belirtiler yaratır.
4-Kutanöz Lenfoma:Deriyi etkiler. Süperfisial lenf nodüllerini kapsar.
Deride soluk plaklar yapar. Çok sayıda lezyon yaratır.
Tanı:Lenfoid dokunun mikroskobik muayenesi ve biyopsi erken aşamadaki
lenfomanın doğru tanısı için gereklidir. İnce iğine ile aspirasyon, bu form
kanserin tanısında sıklıkla yeterli değildir. Erken tanı sırasında laboratuar
kan çalışmaları normal değerler içinde görülebilir. Daha ileri aşamada beyaz
kan hücreleri miktarı yükselebilir. Kanserli lenfositler kanda belirlenebilir.
Birçok ilerlemiş vakada, göğüs kafesinin radyografik kanıtı, veya abdominal
kitle içinde geniş yayılımlı ve büyümüş lenf nodülü varlığı biyopsi
gerekliliğini önler.
Tedavi: İki veya daha fazla
ilaçla kombinasyon kemoterapi programı standart tedavidir. Klinik olarak en
etkili tedavi, UW-M diye adlandırılan ve 6 aydan daha fazla periyotda %91 gibi
yüksek bir oranda tümör regresyonunu sağlayan tedavidir. Bu tedavi
programında 5 ilacın kombinasyonu
kullanılır. Vincristine,L-Asparaginase, Prednisone,Cyclophosphomide ve
Doxorubicin kullanılır. Bu uygulama 9 haftadan fazla sürer. Başlangıç
tedavi programı başarılı olduğunda hastalık geriler. Tedavi, ilaç programının
korunması ile sürdürülür. İdeal tedavi, 2 yıl ve üstüdür. Tek başına
Doxorubicin veya tek başına Prednison ile tek ajanlı tedavi de hastalıkta
gerileme sağlayabilir. Bazı pet sahipleri için daha uygun tedavi programı
sağlaması açısından tercih edilebilir. Monoklonal antikorlu immunoterapi özel
olarak bazı köpek lenfomalarında kullanılır. Bu, uzayan hastalığın gerilemesini
amaçlayan kemoterapiyi takiben başarı sağlar. Geleneksel radyasyon tedavisi ,
lenfomaya karşı etkisiz bulunmuştur. Buna rağmen, klinik çalışmalarda
köpeklerde kemik iliği tranplantı ile radyasyon tedavi uygulaması terapötik
kazanç sağlayarak bu iki metodun kombinasyonu şeklinde başarıyla uygulanabilir.
Prognoz:Lenfoma , tedavi uygulanmaz ise, tanı konmuş lenfoma hastası
teşhisi izleyen 4-6 hafta içinde ölür. T-lenfositlerden gelişen lenfomanın daha
agresif olduğuna dair, kanıtlar vardır. Vakaların %90’nında tedavi, tümörü
geriletir. Bu süreç ve hayatta kalma süresi tedaviye bağlıdır. Prednisonun tek
başına kullanımı, yaşam kalitesini geliştirmeye yardım eder, bununla birlikte
gerileme kısadır. Yaklaşık 30 günde sonlanır. Cyclophosphamide ile Prednison’un
birlikte kullanımı gerileme süresini (30-60 gün) hafif uzatabilir. Doxorubin’in
tek başına kullanımı ile, tedavi gerilemeyi 18-29 haftaya kadar uzatabilir. Son
çalışmalar göstermiştir ki, plasma glutathione-S- transferase , doxorubibin
tedavisine, tedavi yanıtını değerlendirmeye yardımcı olabilir. Üstte
tanımlanan UW-M protokolü 44-69 hafta ile gerilemenin sonlandığı en uzun
süredir. Bu erken dönem lenfoma içindir. İlerlemiş lenfomalarda 36-51 hafta ve
üstüdür.
Önlem:İmmun sistem problemleri ve baskılanması, lenfoma gelişiminin
göz önünde bulundurulması gereken
kanıtlarıdır. İmmun yetmezlik ve otoimmun hastalıklı
predispoze ırklar çevresel karsinojenlere duyarlıdır. O yüzden korumada özel çaba uygulanmalıdır.
İmmunsupresif ilaçların sık kullanılması lenfoma riskini arttırır.
OROFARENGEAL KANSER (AĞIZ TÜMÖRLERİ)
Köpeklerde görülen tüm tümörlerin yaklaşık %6’sını orofarengeal
tümörler oluşturur. Oral kavitede gelişen çok farklı tip ve sayıda
tümörler mevcuttur. Bunların içinde en yaygın olanı Melanoma’dır. Bunu
fibrosarkom izler, ve sırasıyla skuamöz hücre karsinoması ve adenokarsinom
şeklinde sıralanır. Melanoma , sıklıkla sırasıyla diş etlerinde, dilde, dudakta
ve damakda gelişir. Yumuşak doku tümörleri bazen çene kemiklerine yayılır. Bu
özellikle osteosarkomada görülür. Diğer ırklarla kıyaslandığında melanoma
insidansı Cocker Spaniel’larda fazladır. Bu tümör tipi erkeklerde biraz daha
fazladır.
Ortalama Görülme Yaşı:Oral kavitede kanser lezyonları her yaşta
görülebilirse de, en sıklıkla 9-11 yaşları arasında görülür.
Nedenleri:Oral kavitede karsinom ve sarkoma gelişiminden ve onkojen
aktivasyondan kuşkulu rolü olan viral etken papillomavirusudur. Oral ve oküler iyi huylu papillomalar da, maligniteye değişim riski
yüksektir. Şehirde yaşayan köpeklerde, tonsillerde de malignite gelişimi
yüksektir. Bir çalışmada, kömür ve
gazyağı ile ısınan evlerde bulunan köpeklerde sinonasal tümör gelişim riski
yüksek bulunmuştur. Bu, orofarengeal kanser gelişiminde çevresel karsinojenler
için güçlü bir kanıttır.
Semptomlar:Ne yazık ki, oral kavite kanseri hastalık iyice
ilerleyinceye kadar bulgu vermez. Artan salivasyon, çiğneme zorluğu, iştah
kaybı, yutkunma zorluğu , kötü nefes,kanlı salya orofarengeal tümör semptomlarıdır.
Tonsillerde ve dil kökünde gelişen tümör, solunum güçlüğüne neden olur. Diş
kaybı, sağlıksız bir ağızda kemik lezyonlarının
varlığının işareti olabilir. Sarkomlar ülseratif lezyon yapabilir.
Karsinomlarda ortaya çıkma süresi daha azdır.
Tanı: Oral kavite tümörlü köpeklerde, tümör tipinin belirlenmesi için
lezyonun biyopsisi gerekir. Ayrıca, lokal ve çevresel tümör alanının x-ray’i,
göğüs kafesinin röntgen filmi, hastalığın yayılımını belirlemek açısından
gereklidir. Birçok melanom ve bazı karsinomlarda, oral kavitede tümör tespit
edildiğinde akciğerlere tümör zaten
metastaz yapmıştır. Ayrıca, ağızdaki yumuşak doku tümörlerinin kemikleri istila
etmesi de nadir değildir. Bölgesel lenf nodülleri olası gelişm açısından muayene
edilmelidir. Şüpheli nodüller, ince uçlu aspirasyon iğnesi ile biyopsiye
alınmalıdır. Computed tomogrophy (CT)
yayılımı belirlemek için gerekli olabilir. Nasal kavite incelenebilir.
Tedavi: Cerrahi;alt yada üst çenenin etkilenen kısımlarının alınması
(mandibulektomi-maksillektomi) göreceli
olarak 8-11 ay gibi ortalama yaşamsal zaman sağlar. En iyi sonucun hasta
dokunun çevresindeki en az 2 cm’lik sağlıklı doku ile beraber radikal eksizyonu
ile alındığı rapor edilmiştir. Tam olmayan eksizyon durumlarında ya da aspire
edilemeyen tümörlerde invazyon daha geniş alanlara yayılır. Bazı radyasyona
tepki veren tümörlerde, radyasyon tedavisi palyatif kontrol sağlar. Radyasyon
tedavisi, kemoterapi ile kombine edilebilir. Buna rağmen, tek başına radyasyon
tedavisi ile kıyaslandığında ,yaşam süresi uzamasına çok anlamlı bir avantaj
sağlamaz. Tek başına kemoterapi için, skuamoz hücre karsinomlarında Cisplatin
yada Carboplatin’den orta seviyede yanıt alınır. Doxorubicin tedavisi
sarkomalarda %30-50 yanıt vermiştir.
Prognoz:Qrofarengeal tümörler, 2 cm’den az çaplı iken , erken
belirlendiğinde terapötik yanıt için iyi
bir bakış açısı sağlar. Tümörün küçük
ebatı, metastaz olasılığı ve prognoz açısından olumlu fikir verir.Oral kavite
melanomları genellikle radyasyon tedavisine dirençlidir. Bu tümöre eşlik eden
metastaz, prognozu olumsuz etkiler.
Melanom için izlenen tedavi ortalama 8 aydır. Fibrosarkomlarda, uzak
metastazlardan ziyade , lokal invazyonlarda daha çok problem görülür. Bu tümör
tipinde 2 yaşın altındaki köpeklerde, lokal kontrol son derece zordur. Fibrosarkomda tümörün
kontrolü ve radyasyon tedavisine
yanıt ortalama 12 ay sürer. Daha
büyük tümörler için kontrol, radyasyon tedavisi ve lokal hipertermi kombinasyonu
ile sağlanır. En başarılı tedavi rejimi,cerrahi
öncesi ve/veya sonrası radyasyon
tedavisi , cerrahi müdehale ve
kemoterapi kombinasyonu ile sağlanır. Skuamoz hücre karsinomaları, lokal olarak
yayılır. Yayılım daha çok kemiğe doğrudur. Buna rağmen köpeklerde bu tümör tipi
seyrekdir. Radyasyon veye cerrahi müdehale ile tedavi edilen köpeklerin yaşam süresi, ortalama olarak 1 yıldan biraz
fazladır. Bu tümör tipi tonsillerde geliştiğinde, yine radyasyon ve cerrahi
müdehale ile tedavi edildiğinde yaşam süresi ortalama 4 ay kadar dramatik bir
durum arzeder. Buna tümörün metastaz eğilimi eşlik eder. Cisplatin veya
Doxorubicin ilavesi standart tedavi rejiminde yaşam süresini uzatmaya yardımcı
olabilir. Oral kavite osteosarkomları sıkıntılı bir prognoz taşır.
Metastaz ve lokal invazyonlar vardır. Cerrahi
ve radyasyon tedavisi ile beraber ortalama yaşam süresi 4-5 aydır. Tedavi
rejiminde kemoterapi tahmini yaşam süresini arttırabilir.
Önlem:Papillomaya bağlı orofarengeal tümör gelişim insidansı
köpeklerde papilloma virusuna karşı, aşılanıp immunize edilmeyle azaltılabilir.
Viral indüklemenin, oral kavite tümörlerine predispozisyon sağlaması ile ilgili
güçlü kanıtlar vardır. Glukokortikoidler gibi,
immun baskılayıcı tedavilerin papillomavirus enfeksiyon riskini
arttırdığı bilinir. Viral enfeksiyon ve immun baskılama kombinasyonu çevresel
karsinojenler ile orofarengeal tümör gelişimine yol açan en büyük nedendir.
OSTEOSARKOMA (KEMİK KANSERİ)
Osteosarkom, köpeklerdeki en genel primer kemik tümörü olgusudur. Bu
tümörler, sıklıkla kol bacak gibi uzun kemiklerde gelişir. Omurga
kemikleri ve kafatasında daha az
gelişir. Lokal invazivdir. Bölgesel yayılım gösterir. Normal kemik yapıyı
bozar. Sıklıkla akciğerlere metastaz yapar. Dolayısıyla tedavi yönergesi güçtür. Dev ırklarda osteosarkom riski daha
fazladır. Erkeklerde dişilere göre risk biraz daha fazladır.
Ortalama Görülme Yaşı:Kemikte kanser lezyonları genellikle 2-8 yaş
arası görülür. Ancak ortalama yaş 7 ‘dir.
Nedenleri:Köpeklerde osteosarkom gelişimine hazırlayıcı faktör olarak
gen mutasyonu düşünülmektedir. Yaşın ilerlemesi ve hayvanın yüksekliği de diğer risk faktörleri olarak i
bildirilmiştir. Osteosarkoma gelişimi kısırlaştırılmış köpeklerde 2 kat
fazladır. Köpeklerde total kalça replasmanı sonrası gibi post operatif kemik
infarktüsü olgusu bir rapor olarak
infarktüs bölgesinde osteosarkom gelişimine yeterli sebep olarak sunulmuştur.
Semptomlar:İlerleyen topallık, kemik tümörünün olduğu tarafta ağrılı
şişlik sonrası ortaya çıkar. Etkilenmiş kemikte ani bir kırık daha az sıklıkla
ortaya çıkabilir. Tümör ilerlerken, metastaz safhasında kilo kaybı, lenf
nodüllerinde büyüme, solunum güçlüğü gelişir.
Tanı:Osteosarkomada birçok durumda topallık ve şişlik görülür.Primer
kemik tümörü veya diğer tümör tiplerinin kemiğe metastazı başlıca osteosarkom
tanısını koymada rol oynar.Cerrahi olarak kemik tümörünün biyopsisi zordur
çünkü, cerrahi sonrası komplikasyonlar
çıkabilir. Kemik iliği biyopsisi yani
tümör alanının küçük bir kısmının iğne ile rezeksiyonu minimal invazyon için tercih edilir.
Osteosarkom tanısı konduktan sonra,akciğer metastazı için göğüs kafesinin x-ray
bakısı yapılır. Kemik taraması(nükleer sintigrafi) metastazın neden olduğu
diğer kemik lezyonlarının yerleşimini saptamak için faydalıdır. Köpeklerin
%10’undan azında her ikisinden biri ikincil kemik metastazlarını belirlemeyi
kanıtlar. Son kanıtlara göre, mikroskop muayenesinde belirlendiği
kadarıyla osteojenik tümörler daha damarlıdır.
Daha az damarlı tümörlere göre, bunlarda
akciğer metastazı olasılığı daha fazladır. Bu gözlem, prognoz indikatörü olarak
kullanılır. Belirlenmiş sekunder metastazın yokluğuna rağmen bu durumda yine de
agresif tedavi uygulanır.
Tedavi:Son zamanlara kadar , tümörlü bacağın amputasyonu ve sonrasında
kemoterapi olarak Cisplatin kullanımı en etkili tedavi olarak kullanılırdı.
Ancak, tümörlü bacağın cerrahisinde artık eksizyon alanında kemiğin yeniden
yapılanmasına yardımcı rekonsrükte operasyon tercih edilip, sadece tümör alınıp
bacak ampute edilmemektedir. Kozmetik ve fonksiyonel sonuçları açısından
Cisplatin tedavisi operasyon sonrası kullanılır. Ameliyattan önce ve/veya sonra radyasyon tedavisi uygulanabilir. Opere
edilemeyen veya kemik tümörünün tümüyle alınamadığı durumlarda ve metastazın eşlik ettiği ağrı kesicilerin
kullanıldığı ikincil kemik tümörlerinde radyasyon tedavisi uygulanır. Metastazlı
akciğer lobunun cerrahi olarak alınması ile kemik tümörü başarı ile alınmış
köpeklerde yaşam süresini uzatır.
Prognoz:Osteosarkom teşhisli
tedavi edilemeyen köpekler kansere 1-2 ayda yenik düşerler. Kemik tümörünün
bulunduğu alandaki kötüleşen ağrı ,
ötenazi ile sonuçlanacak sonun başlangıcıdır. Amputasyon kısa süreli
fayda sağlar. Ortalama 5 ay yada belki köpeklerin %10 ‘nda 1 yıla kadar yaşam
süresini uzatabilir. Bu prosedürde
başlıca ağrı kaynağının
azaltılması ile yaşam kalitesinin arttırılması amaçlanır. Amputasyonla beraber
Cisplatin tedavisi yaşam süresini %50 arttırıp, 1 yıla uzatabilir. Doxorubicin
veya Carboplatin tedavisi ile yaşam süresi Cisplatin tedavisine göre daha
azdır. Sadece tümörün çıkarılıp bacağın ampute edilemediği operasyon kemİğin %50’sinden azının tümörle
etkilendiği durumda başarılıdır. Bu operasyon Cisplatin tedavisi ile kombine
edildiğinde yaşam süresi oranı tüm bacağın amputasyonu ve Cisplatin tedavisi
ile aynıdır. Radyasyon tedavisi Cisplatin ile kombine edildiğinde opere
edilemeyen yada tam alınmayan tümörlerde ağrı hafifletici olarak ortalama 2-3
ay sağlar ve bazı durumlarda bu 6 ay ve sonrasına kadar uzar.
Önlem:Hayvanın kilosundan çok yüksekliği osteosarkom gelişiminde
predispozisyon faktörü olarak etkilidir. Kemik travmaları bir diğer faktördür.
Kalıtımsal veya edinsel genetik uyarı anormal kemik hücrelerinin hızla büyüme
döneminde veya kemiğin yapılanma döneminde osteosarkom gelişimini etkiler.
Dr. Gülay Ertürk
Veteriner Hekim&Homeopat
( Yayınlanan yazıların telif hakkı Dr.Gülay Ertürk'e aittir. Kaynak gösterilerek paylaşılabilir..)